BÜTÜN YOGA DERSLERI TRAVMAYA DUYARLI OLMALI MI?
Her yıl dünyadaki yaklaşık sekiz milyon yetişkin TSSB, Kompleks Travma vb yaşamaktadır. Küresel nüfusun yaklaşık % 7-8 i (kadınların yüzde onu ve erkeklerin yüzde dördü) yaşamlarının herhangi bir noktasında TSSB geliştirecektir. Aktif savaştan dönen sekiz askerden birinde TSSB var; yarısından azı yardım alabiliyor. Her beş kadından biri ve her 71 erkekten biri hayatlarının bir noktasında tecavüze uğruyor. Her dört kız çocuğundan biri ve altı erkekten biri, 18 yaşından önce cinsel istismar uğramış oluyor. Buna ek olarak, sadece yılda 2.9 milyon çocuk istismarı vakası ABD’de her yıl rapor edilmekte.
Türkiye’de her 3 kadından 1’i şiddete maruz kalıyor. Çalışan nüfusun %70’i mobbing yaşıyor. Trafik kazası, terör olaylarının artışı, hayatı tehdit eden bir hastalık ve hatta bir organın kaybı, ekonomik belirsizlik, insan hakları ihlallerindeki artış… Günlük hayatımızın parçası haline gelen stres artık artan dozlarda ve neredeyse kronik bir şekilde maruz kaldığımız bir olgu. Yukarıdaki rakamları okuduktan sonra, bu istatistiklere tekrar bakmak zorundayız. “Ayılma” kelimesi bu bulguların etkilerini yeterince iyi tanımlayamaz diye düşünüyorum.
Travma çok geniş bir yelpazeye yayılan semptomlarla kendini gösterir. Duygusal uzaklık, sosyal kaçınma, duygusal gel-gitler, şiddet içeren öfke patlamalarından hafıza kaybına, flashback-ler gibi zihinsel süreçler… Ayrıca fiziksel olarak, hormon düzensizliklerinden, ağrılara, nefes darlığından, bağışıklık sistemi hastalıkları gibi çok çeşitli etkileri var. Ancak çoğu zaman belirli bir olay ya da hikaye ile ilişkilendirilmiyorsa kişi travmatize olduğunun farkında bile olmayabilir. Davranışları ya da fiziksel semptomların daha önce yaşanmış bir deneyimle alakasını kuramaz.
Psikolojik olarak zorlanan kişilerin çok azı profesyonel yardım alabiliyor ve bunu sürdürebiliyor. Hastaneler terapi için çok uygun ortamlar değil; hem doktorların yoğunluğu hem de çevresel tetikleyiciler açısından, bununla birlikte özel terapi almak için bütçeler her zaman müsait olmuyor. Tıpkı bel fıtığı olan birinin belirli sayıda fizyoterapi seansı gördükten sonra devamını getirmemesi gibi. Kişi fiziksel ya da zihinsel olarak biraz suyun üstüne çıktığını hissettiği noktada “normal” hayat rutinine geri dönmek zorunda kalıyor. Bu bilgiyi şöyle bir kenara koyalım…
Derslere katılan öğrencilerimizi düşünelim. Kimi omurga sorunlarına iyi geldiğini düşündüğü için, kimi stresini azalttığı için kimi sadece yogaya ilgi duyduğu için geliyor. “Yoga sadece bununla ilgili değil” dediğinizi duyar gibiyim. Tabi değil ama konu bu değil. Eminim çoğumuz bir kez bile olsa öğrencimizin bizi “bilir kişi” ilan ettiği durumlarla karşılaşmışızdır. Fıtığı ile ilgili bir soru olabilir ya da bir solunum problemi ve belki daha fazlası psikolojik bir sıkıntı… Ve çoğumuz doktor, fizyoterapist ya da psikiyatrist/psikolog olmadığımız bilinciyle yaklaşırız bu sorulara. Cevap bizde değildir. Bizim cevabımız olsa olsa yoga ile ilgili olabilir… Yoga öğretmenleri olarak elbette biliyoruz ki sınıflarımız genel olarak huzur dolu, mağarasındaki meditasyondan yeni çıkmış ya da hayatı boyunca hiç yara almadan keyifle dans eden insanlardan oluşmuyor. Öğrencilerimizin arka plan hikayelerini bilmiyoruz ve bize asla söylemiyorlar, söylemek zorunda değiller. Zaten konu bu da değil ama eğitimde Dr. Jennifer West “her yoga eğitmeninin sınıfında iyi ihtimalle en az bir kişi travma hikayesi taşıyordur” diyor.
Yoga sınıfında, duygusal tetikleyicilere karşı uygun bir derecede farkındalık ve duyarlılık geliştirmek bizim görevimiz. Psikolojik travma hakkında çalıştıkça buna daha çok ikna oldum; Tıpkı beden ve hareket açısından anatomi ve kinesiyoloji çalıştığımız gibi, hiza-hizasızlık tartışmalarımız ve araştırmalarımız gibi, travma olgusunun biyolojisi, anatomisi ve fizyolojisiyle ilgili temel eğitimin yoga eğitmenlik eğitiminin ve sertifikasyonunun zorunlu bir parçası olması gerektiğini düşünüyorum. Beynin ve vücudun kendisinin travma ile nasıl değiştiğini anlamayan yoga öğretmenleri, hiç istemeden ve farkında olmadan öğrenciye zarar verebilirler.
Yoga travma tedavisini desteklemek açısından müthiş fark yaratıyor. Yoga dersinin tedaviye destek amaçlı / odaklı olması gerekmiyor. Travma yaşantısının hiç farkında olmayan birinin sadece yoga dersine katılması bile iyileşme etkisi yaratıyor. Ancak büyük bir paradoksun altını çizeyim: Öğretmenin fiziksel ya da manevi/felsefi olarak farklı bir “otorite” figürü olması, travmanın bedende tutulması ve ders sırasında beden zihin bütünleşmesi ile yükselen duyumlar, ayrıca yoganın samimi doğasının sonucu yönlendirmelerle (konuşma-dokunma) yoga sınıfları, aynı zamanda travmanın tetiklenmesini özellikle olgunlaştıran ve zemin hazırlayan bir konuma dönüşüyor. Travma araştırmaları sırasında yapılan görüşmeler, yoga derslerinde travma hikayesi olan kişilerin tekrar travmatize olması (re-traumatized) olgusunun çok yaygın olduğunu ortaya çıkıyor. Buna hiç şaşırmadım. Benim şahsen yogaya başlamam hatta yoga eğitmeni olmamın ardında da böyle bir hikaye var; ve kendi deneyimlerimle ilgili sayısız örnek verebilirim. Bu yüzden yoga eğitmenlerinin travma konusunda bilgili (trauma informed) ve travmaya duyarlı yoga konusunda bilgili olması önemli…
Bir yoga öğretmenim “travma” konusunda fazla endişeli olduğumu, ve ikili rolüm yüzünden (hem yoga eğitmeni olarak hem de TSSB geçmişim açısından) perspektifimin fazla duyarlı olduğunu söylemişti. “Herkes travma geçirmez!” demişti. Ne demek istediğini anlıyorum. Ama ekleme yapıyorum; herkeste AIDS, hepatit ya da kan yoluyla bulaşan bir hastalık da yok ama yine de önlem alıyoruz çünkü yeterli oranda risk var… Ya da fiziksel olarak kimseyi sakatlamamak için önemli ölçüde dikkat gösteriyoruz. Aynı yaklaşım burada da geçerli – travma genel popülasyon meselesidir ve derse katılan çoğu kişi için en azami ölçüde güvenlikli bir ders sağlamak için basit önlemler alınabilir.
Bütün Yoga Dersleri Travmaya Bilgili Olmalı mı? diye sorarken herkes travmaya duyarlı yoga eğitmeni olmalı gibi bir imada bulunmuyorum. Hiç bir yoga eğitmeni Introceptive Yoga TCTSY çalışmak zorunda değil elbette. Çünkü Interoceptive Yoga methodu özellikle, uzun yıllar yapılan çalışmalar sonucunda travma tedavisini desteklemek amacı ile şekillendirildi. Ama bütün yoga eğitmenleri travma konusunda bilgili olmalı (trauma informed yoga classes) diyorum. Bu öneriyi “Ahimsa” bağlamında tekrar değerlendirebilirsiniz.
Uzm. Ece Türkmut
Tüm Hakları Saklıdır. Yayınlanan çeviri, makale, yazı, döküman, dosyalar izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © Ece Turkmut 2016