NASIL YOGINI OLDUM :)

Hayatım boyunca ilgi duyduğum alanların hepsine vakit ayırmaya çalıştım. Neye merak duyduysam öğrenmeye çabaladım. Sağolsun ailem bu yönelişimi hiç kısıtlamadı. “Önce ders sonra oyun/ kurs/ kitap/eğlence” gibi kuralları olmadı. Pek çok spor dalı ile ilgilendim, çok sayıda hobim vardı… Bu yüzden çevrede adım maymun iştahlıya çıkmıştı. Üniversitede bile istediğim bölümü şeçene kadar üç kere okul değiştirdim. Önce Ankara sonra Kıbrıs sonra İzmir… Gezdiklerimden, gördüklerimden, deneyimlediklerimden çok şey öğrendim ama bazı insanlara zaman kaybı geliyordu seçimlerim. Çevredekiler “Şimdiye 3. sınıf olmuştun, okul neredeyse biterdi” gibi yorumlarda bulunuyorlardı.

 

Ailem bolca fırsat ve alan tanıdı.   Çok şanslıyım ki  “Yine dünyaya gelsem yine aynı bölümü okurum” dediğim bir alanda eğitim aldım. Üniversiteyi de uzun uzun okudum zaten; lisansı 5 yılda, lisans tezimi 2 yılda, yüksek lisansı 2 yılda yüksek lisans tezimi ise 3 yılda tamamladım.

 

Sahne sanatları üzerine aldığım eğitimde uzmanlığım dramatik yazarlık ve dramaturgiydi. Bununla birlikte profesyonel olarak dans ediyordum. Sahne sanatları bölümü epey zordur. Buna rağmen hem fakülte, hem dans bir güzel geçinip gidiyordu bence. Ama yüksek lisans sınavına girerken çok değerli bölüm başkanım beni uyarmadan edememişti: Ellerini kaldırıp, bana doğrulttu ileri geri sallayarak “Şekerim, bu lisansa benzemez, odaklanmalısın! öyle dans da edeceğim filan dersen olmaz bu iş” dedi.
Halbuki, lisanstan mezun olup yüksek lisansa başlamadan önce yurt dışında repertuar ve dans tiyatrosunda çalışma şansı bulmuştum. Çok kıymetli koreograflar, dans eğitmenleri ve hareket eğitmenlerinden dersler aldım. Performans sanatında ve oyunculukta hareket konusunda bolca çalıştım. Çalışmalarıma faydası olur diye üstüne gittim bir de Controloji (Pilates) eğitmeni oldum. Aklımda beden sanatları ve hareket ile ilgili birikimimi yüksek lisans eğitimimde kullanmak vardı. Olmadı. Onun yerine mis gibi opera tezi yaptım…
Oyunculuk eğitimi veren kurumlarda hareket ve dans eğitimi veriyordum.
Fakültede dramaturgi çalışıyordum.
Evde pilates dersi veriyordum.
Dışarıda nefes teknikleri ve stres yönetimi, sözsüz iletişim, takım çalışmaları ve hitabet sanatı.
Çevremdeki insanlar yine fazlaca dağıldığımı düşünüyordu, oysa bütün bunların birbirleri ile ne kadar çok alakalı olduğuna,  ben her dersimde yine  şaşırıyorum 🙂
Bütün bunlar olurken yoga hayatıma dansla birlikte girdi. Arjantin Tango üzerine çalıştığım zamanlarda partnerim sayesinde tanıştığım Luiza ilk yoga öğretmenimdi. Arkadaşım, dostum, anne yarım ve yoga hocam olarak onunla geçirdiğim her anım  çok kıymetli oldu. Hala öyle..
Aralıklı olarak yoga yapıyordum; bazen düzenli devam ediyor, bazen ortadan kayboluyor yoga derslerimi ekiyordum. Ama ne zaman durup kendimi dinlesem, bana en iyi yoganın geldiğini, aklımın bir köşesinde hep biliyordum. Bazı tecrübeler insanın hayatını alt üst edebiliyor. Ben de böyle bir deneyim yaşadım. Derken bir zaman geldi, ruhumda ve kalbimde de bana en iyi gelen şeyin yoga olduğunu bilmeye başladım. Yogayı daha detaylı öğrenmek için eğitmenlik eğitimine katılmaya karar verdim…
Eğitmenlik eğitiminin ilk gününde öğretmenimiz hepimize bir soru sordu “Bu eğitimden ne bekliyorsun?” Herkesin kendine göre cevapları vardı.
Ben kendi cevabımı verirken farkettim ki, insanların benimle ilgili nasıl düşündüğü kendimle ilgili nasıl düşünüğümden daha önemli olmaya başlamış. Kendi isteklerim ve kararlarımın yerini, dışarıdaki istekler ve kararlar almaya başlamış. Bu yüzden kendimden, yaptıklarımdan, işimden kuşku duymaya başlamışım. Bu zihin yapısı güvenimi sarsmış…
Aşağı yukarı şöyle bir şey dediğimi hatırlıyorum:
“Yoga eğitmeni olmayı düşünmüyorum. Bir sürü iş yapıyorum. Çok şey biliyorum, çok şey okuyorum çünkü dramaturgum. Ama hareket eğitimi veriyorum bu açıdan bedenin, ruhun ve zihnin birbirinden ayrı düşünülemeyeceğini biliyorum. Öğrencilerime bunu öğretiyorum. Sonra, insanlara nasıl sakin kalacaklarını ve hatta nasıl nefes alacaklarını, nasıl davranıp, nasıl konuşacaklarını anlatıyorum… Bunların hepsi aslında aynı yere çıkıyor… bunların hepsi tek birşey. Bunları öğretiyorum ama kendime gelince, bu bildiklerimi bir arada tutamıyorum. Tarifi zor.. Yaptıklarım bir şeye yaramıyor, bir yere ulaşmıyor gibi geliyor. Dağılmış hissediyorum. Yoga bana iyi geliyor. Bu eğitimle yani yoga ile kendimi bir arada tutmayı hedefliyorum.”
Ne iddialı değil mi? Yeni Ahit’te bir söz var “Bu dünyanın bilgeliği Tanrı’nın gözünde akılsızlıktır”. İşte o an için benim durumumu çok iyi tanımlayabilir bu söz.
Ardından ders başladı… İlk ders “Yoga, yuj kelime kökünden gelir. Yuj, Boyunduruk altına almak / Kontrol/ Birleştirmek yani Bütünleştirmek anlamına gelir.” Bir an nefesim kesildi. O an, kesinlikle dağılmış olan kendimi, bir araya getireceğimi biliyordum. Bununla birlikte daha önce bildiğimi düşündüğüm herşeyi yeniden öğreneceğimi ise bilmiyordum. İnsanın kendini keşfederken şeçtiği çok değişik yollar var. Hayatım boyunca yaptığım tüm tercihler, okuduğum tüm kitaplar, bütün eğitimler aslında beni buraya, bu yola taşımış. Yoga benim kendime, özüme giden yolum oldu. Kendim için verdiğim en iyi karar ve kendim için yapabileceğim en güzel deneyimdi. Yoga ile hergün yeni bir yola çıkıyorum ve hayattaki tüm öğretmenlerime her gün teşekkür ediyorum.
NAMASTE 🙂

 

Ece Türkmut