NEDEN ULUSLARARASI YOGA GÜNÜNÜ KUTLAMIYORUM
Yoga hayatımı önemli ölçüde değiştirdi. Uygulama beni bedenime derinden bağlamaya devam ediyor, sesime ve dünyadaki işime netlik katıyor. Takip ettiğim için minnettar olduğum yola parlak bir ışık tutuyor.
Yine de Uluslararası Yoga Günü’nü kutlamıyorum.
Makaleyi yazmaya başladığımda, bu teklifi yapan kişiyi veya siyasi partiyi eleştirdiğim icin pek çok kişiden alacağım tepki ve iğneleyici sözler konusunda içimde biraz endişeli bir ses vardı, farkındaydım.
Bu konuyu her yazdığımda bunu yaşadım. Ancak, Uluslararası Yoga Günü’nün ardındaki karmaşık hikayenin birçok rengine ve tonuna değinmemiz gerekiyor – özellikle Hindistan’da yaşanan bu hesaplaşma ve insani kriz anında.
Hindistan benim doğduğum ülke, kanım ve kemiğim. Kalbimin bir parçası, bu benzersiz ve karmaşık ülkenin her molekülüne kazınmış cesaret, dayanıklılık ve beceriklilikle direnen halkımın yanında.
İktidara doğruyu cesaretle söyleyenleri ve çok geçerli sebeplerden dolayı konuşmaktan korkanları onurlandırıyorum.
Ben onların yanındayım. Onlara bu sesi ödünç veriyorum.
“Yoga, kadim geleneğimizin paha biçilmez bir armağanıdır. Yoga, zihin ve bedenin, düşünce ve eylemin birliğini temsil eder. Yoga sadece egzersizle ilgili değildir; kendinizle, dünyayla ve doğayla bütünlük duygusunu keşfetmenin bir yolu.”
Bunlar, Başbakan Narendra Modi’nin 21 Haziran 2014’te Birleşmiş Milletler 69. Genel Kurulu’nun açılışında yaptığı konuşmadaki sözleri.
175 üye devlet, eski uygulamaların modern dünya için yararları konusunda farkındalığı artırmayı amaçlayan günü, Uluslararası Yoga Günü olarak kutlama kararı aldı.
2015 yılında Bay Modi, Delhi’deki ikonik Rajpath’ta en kalabalık yoga dersine liderlik etti. Yaklaşık 35.985 kişi birlikte yoga yaparak bir dünya rekoru kırdı.
O zamandan beri Uluslararası Yoga Günü, Machu Pichu’dan Mumbai’ye, Londra’dan Lucknow’a, Hollywood’dan Bollywood’a kadar her yerde kutlanıyor.
Sosyal medya influencerları, ünlüler ve sıradan insanlar tarafından sağlık dergilerinde ve yoga “festivallerinde” günün önemi vurgulanıyor.
Yoga stüdyolarında, parklarda, kampüslerde ve toplum merkezlerinde politikacılar ve sıradan insanlar tarafından kutlanıyor.
Ancak böyle bir günün önemini biraz daha derine inersek, deklarasyonun ve resmi küresel kutlamanın ardındaki hikaye, birçok kişinin bildiğinden biraz daha karmaşık ve karanlık. Karmaşıklığı anlamak için çözülmesi gereken birçok anlatı var.
Eski uygarlık, genç cumhuriyet
Modi, günün (21 Haziran) uğurlu olduğu için seçildiğini söyledi – kuzey yarımkürede yılın en uzun günü olan ve dünyanın birçok yerinde özel bir öneme sahip olan yaz gündönümüne denk geliyor.
Hindu mitolojisi açısından yaz gündönümü uğurlu bir mevsime işaret eder. Gündönümleri arasındaki mevsim olan Dakshinayana’ya geçiş, güneş göksel küre üzerinde güneye doğru hareket ettiğinde başlar.
Yaz gündönümünden sonraki ikinci dolunay, ustalarımızın iyiliğini kutladığımız gün olan Guru Purnima olarak bilinir. Bu günde, yıkım ve yeniden yaratma tanrısı Shiva ve ilk yoginin (Adi Yogi), yoga bilgisini insanlığın geri kalanına aktarmaya başladığına inanılır.
Günümüz Hindistan, Afganistan ve Pakistan’ın İndus Vadisi’nde doğan bu eski uygulamanın Sanatan Dharma’da (daha sonra İslami ve sömürge yöneticileri tarafından “Hinduizm” olarak adlandırılan) güçlü kökleri vardır. Ayrıca Budizm, Tasavvuf ve Jainizm’den de etkilenmiştir. Yoganın kökleri bu toprakların derinliklerinde.
Hindistan, eski bir uygarlık ve aynı zamanda genç bir cumhuriyettir. Sonuncusu 100 yıldan daha kısa bir süre önce, 1947’de İngilizler olmak üzere, birçok sömürge yöneticisinden bağımsızlığını kazanmıştır.
Yüzyıllardır doğal kaynakların ve maddi zenginliğin tükenmesinin travması ve kederinden hala kurtulmaya çalışan bir ülke; milyonlarca hayatın ve insan onurunun kaybı; tapınakların, ibadet yerlerinin ve sarayların yağmalanması; yerli halkların metodik kültürel yozlaşmasına tanık oldu.
Hindistan, Ayurveda ve yoga gibi yerli uygulamaların alay konusu olmasına, ardından yasaklanmasına, ardından sermayeleştirilmesine ve sahiplenilmesine katlandı. Bu yıkımın derinliğinden kurtulmak ise zor oldu.
Bu sömürgecilik tarihi, yogayı onurlandıran uluslararası bir gün için bağlam sağlayan faktörlerden biri; Hindistan’ın dünyaya sunduğu tüm zengin bilgelik ve mirasın onaylanması için yaratılan bir algı. İngilizler ve diğer sömürge liderleri tarafından gasp edilen her şeyi geri almak için derinden hissedilen bir ihtiyaç.
Bu bağlamda, bu eski uygulamanın neden mevcut Hindistan hükümeti tarafından bir “yumuşak güç”, önemli bir kültürel ihracat ve Hindistan’ın modern dünyaya armağanı olarak ilan edildiği anlaşılabilinir.
Ancak Hindistan’da da bu günü eleştiren önemli sayıda insan var ve bu günü sorgulamak için gerçekten iyi sebepleri var.
Bir ıslah sembolü
Bu hikayedeki önemli bir unsur, Başbakan Modi liderliğindeki Bharatiya Janata Partisi’nin (BJP) rolüdür. Bu parti, genellikle vatansever coşkuyu bir Hindutva retoriğiyle birleştiren ve utanmazca milliyetçi olan bir gruptur.
Bir özgürlük savaşçısı ve Hintli bağımsızlık aktivisti olan Veer Savarkar tarafından ortaya atılan bir terim olan Hindutva, Hinduizm ile karıştırılmamalıdır. Hindu yaşam tarzının egemenliğini kurmaya ve Hint kültürünü Hindu değerleri açısından tanımlayan ve yaymaya çalışan bir ideolojidir.
Bu ideoloji yıllar içinde ilgi topladı ve BJP tarafından kullanıldı. Bugün Hindu yanlısı ideolojisi, bölgede büyüyen ve yaygın olan İslami kökten dinciliğe bir yanıt olarak görüldü.
Ancak Hint kültürünü yükseltmeyi amaçlanan şey, diğer insanları bastırmak için kullanıldı.
Ağustos 2019’da hükümet, Hindistan’ın çoğunluğu Müslüman olan tek Jammu ve Keşmir eyaletinin anayasal özerkliğini iptal etti. Bu bölgeyi federal olarak yönetilen iki bölgeye ayırdı.
Ardından, Aralık 2019’da yürürlüğe giren ayrımcı vatandaşlık yasası değişiklikleriyle milyonlarca Müslümanı ulussuz bırakabilecek bir vatandaşlık doğrulama süreci önerisi geldi.
Bir kez daha yoga bu kez siyasi bağlamda gösterişli ve performatif bir şovmenlik eylemine dahil edildi ve sahiplenildi. Bu sefer çeşitli ve karmaşık bir kültürü stratejik olarak toplumu homojenleştirmek için politik bir araç olarak kullanıldı.
Muhalefet, iktidardakiler tarafından hindutvaya uymayan herşey ulus karşıtı olarak çerçevelendi. (çevirenin notu: Tanıdık geldi mi?)
Hükümetin katı kışkırtma ve terörle mücadele yasaları uyarınca, muhalifler, protestocu çiftçiler, Dalitler gibi marjinal gruplar ve Sihler, Müslümanlar ve diğerleri gibi azınlık dinleri, hükümetin eylemlerine karşı çıkarken tehdit edildi, zarar gördü ve öldürüldü.
Uluslararası Yoga Günü, bütünüyle yoganın gerçek bir kutlaması olsaydı, bu günü kutlamayı önerenler insan hayatına zarar (ahimsa) vermez ve iktidar sahiplerinin yalanları (satya) olmazdı.
Küresel bir fenomen Yogaya Hindistan’daki siyasi durum bağlamında baksak bile, başka bir gerçeklik de modern dünyada yoganın küresel olduğudur.
Amerika Birleşik Devletleri’nde ana akım yoga, baskın Beyaz, güçlü bedenli, cinsiyet kültürü tarafından devralındı – sahiplenildi, sermayeleştirildi ve fiziksel bir kişisel bakım uygulamasına ve sağlıklı yaşam tarzı seçimine indirgendi.
Batı’da yoganın neo-sömürgeleştirilmesi, kişisel ve sistemik ırkçılık ve Hindu-fobisi, uygulamanın geleneksel köklerini sildi.
Yöresinden gelen insanları ve öğretmenleri görmezden geldi. Birlikten çok ayrılığa neden oldu.
Sözde bir yoga kutlaması olan Uluslararası Yoga Günü, Güney Asyalı ve diğer BİPOC yoga uygulayıcılarının ağırlıklı olarak beyaz yoga alanlarında karşılaştığı çok gerçek ayrımcılık ve önyargı sorunlarını gaslight etmek için hala sıklıkla kullanılıyor.
Pek çok kişinin sorması gereken soru şu: Yogayı nasıl onurlandıracağız ve kutlayacağız?
Yanıt yoganın kendisinde yatıyor. Yogayı her gün sekiz uzvuyla özveriyle uygulayarak kutlarız. Uygulamanın köklerini, toprağı ve onu bize hediye eden öğretmenleri onurlandırırız.
Çeşitli öğretmenleri, uzmanları ve yazarları yükseltebilir ve güçlendirebiliriz.
Gerçek anlamda farklılık içeren alanlar sunabiliriz. Irkçılığın verdiği zarara ve baskıya sesimizi yükseltebiliriz.
Ortak insanlığımızı ve uygulamanın bireysel ve toplu acılarımızı dönüştürme potansiyelini fark edebiliriz. Merhamet ve cesareti sadece bazılarımıza değil, hepimize hizmette somutlaştırabiliriz.
Uluslararası bir yoga günü böyle yaşanmalı.
Anjali Kamath Rao, E-RYT 500 (Sosyal adalet aktivisti)
Türkçesi: Ece Turkmut Dere
*5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserlerini Koruma Kanunu Konusunda Yasal Uyarı: Site içerisinde yer alan orijinal yazılar, derlemeler ve çeviriler Ece Türkmut Dere’ye aittir. Izin almadan ve kaynak göstermeden kopyalanamaz, alıntı yapılamaz.