OLUMSUZ ÇOCUKLUK ÇAĞI DENEYIMLERI GÜNÜMÜZÜN EN TEHLIKELI SALGINIDIR.
ACE (Adverse Childhood Experience) yani Olumsuz Çocukluk Çağı Deneyimleri Nedir?
Olumsuz Çocukluk Çağı Deneyimleri (ACE- Adverse Childhood Experience) çalışması Amerika tarihinde yapılmış en büyük ve en önemli toplum sağlığı çalışmasıdır. 1985 yılında San Diego’da bir obezite tedavi merkezinde önleyici tıp araştırması olarak başlayan çalışma büyüdü ve günümüz toplumu için çok önemli bazı bulgular ortaya koydu.İlk sonuçlar 1998 yılında yayınlandı sonra 2011 yılına kadar 57 çalışma daha paylaşıldı. Bu konudaki çalışmalar hala devam ediyor.
Bessel van der Kolk olumsuz Çocukluk Çağı Deneyimlerini bir “salgın” ve toplumda gözardı edilen “en büyük halk sağlığı tehdidi” olarak tanımlar. Olumsuz Çocukluk Çağı deneyimleri doğrudan sağlık ve iyilik halini etkiler. Bu alanda çalışan uzmanlar insanların kan grubunu, boyunu, kilosunu bildiği gibi OÇÇD puanını da bilmesi gerektiğini söylüyor.
Orta sınıf grubundan 17.000 hasta ile yapılan ilk çalışmada, katılımcılardan erken çocukluk çağında travmaya ya da olumsuz yaşantılara maruz kalmış olanların sağlık kayıtları incelendiğinde önemli bir korelasyon bulundu. Yirmi yıllık tıbbi araştırmalar, çocukluktaki olumsuz deneyimlerin kelimenin tam anlamıyla içimize işlediğini ve insanların bedenlerinde onlarca yıl saklanıp iyilik halini değiştirdiğini gösteriyor.
Bu bir çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişimsel çizgisinin değiştirebileceği ve fizyolojisini etkilenebileceği anlamına geliyor. Ayrıca bir ömür boyu sürebilen kronik inflamasyonu ve hormonal değişiklikleri tetikleyebilir. DNA’nın okunma şeklini ve hücrelerin nasıl çoğaldığını değiştirebilir ve ottoimmun hastalıklar kalp hastalığı, felç, kanser, diyabet, hatta Alzheimer riskini önemli ölçüde artırabilir. Olumsuz çocukluk çağı deneyimleri puanının iki veya daha fazla olması, birinin otoimmün hastalık geliştirme olasılığını ikiye katlıyor.
Olumsuz Çocukluk Çağı Deneyimleri Çalışması üzerine yapılan araştırmalar gelir durumu, ırk veya sağlık hizmetine erişime bakılmaksızın dünya çapındaki en yaygın ve ciddi hastalıkların çoğu için OÇÇD’ nin kendi başına bir risk faktörü olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
OLUMSUZ ÇOCUKLUK ÇAĞI DENEYİMLERİ TELOMERLERİ KISALTIYOR VE BOZABİLİYOR…
Yapılan araştırmada en çarpıcı sonuçlardan biri olumsuz çocukluk çağı deneyimlerinin ve erken dönemdeki stresin telomerlerin uzunluğu ve sağlığı üzerinde büyük bir etkisi olduğu ve dolayısıyla hastalık riskinin artmasında da büyük bir rol oynadığıydı.
Telomer her bir DNA sarmalının ucunda bulunan ve kromozomları koruyan parçalardır. Hücrelerimiz bizi genç ve sağlıklı tutabilmek için her bölündüğünde, telomerler sürekli kısalır. Aynı ebeveyn ya da bakım verene sahip iki kardeş farklı göz renklerine sahip olabileceği gibi, aynı zamanda farklı uzunluklarda telomerlere sahip olabilirler, yani benzer dozlarda olumsuz yaşantı deneyimleseler bile farklı sonuçlara yol açabileceğini de unutmamak gerekir. Ancak dört veya daha fazla OÇÇD olan hastaların aşırı kilolu veya obez olma olasılığı iki kat fazladır. Telomer uzunluğu uzamış stres, obezite, egzersiz eksikliği, kötü beslenme alışkanlıklarının da katkısı ile daha da kısalır.
Çocuklar yetişkin desteği olmadan başlarına gelenlere anlam vermeye zorlanırlar. Çocuklar net, uygun bir açıklama ve destek yoksa çocukluktaki benmerkezciliğe uygun olarak bu zorlu deneyim için bir anlam uyduracaklardır; “Buna ben sebep oldum.”…
Olumsuz çocukluk çağı deneyimlerinde stres yanıt sistemlerinin uzun süreli aktivasyonu, diğer organ sistemlerinin gelişimini ve işleyişini bozduğu gibi beyin mimarisini de bozabilir. Hem ruh sağlığı hem de ve bilişsel bozulma riskini artırabilir. Yapılan araştırmada sarsıcı başka bir bulgu yine dört veya daha fazla OÇÇD olan hastaların öğrenme zorluğu, davranış ve ruh sağlığı sorunları ya da psikotik bozukluk teşhisi konma olasılığının 32.6 kat daha fazla olduğuydu. Bu bulguları destekleyecek şekilde Dr. Nadine B Harris bir çalışmasında söyle diyor:
“Bir çocuk DEHB ihtimali ile getirildiyse standart DEHB çalışması yapılırdı. Ama şimdi, bir hastanın dört veya daha fazla OÇÇD varsa, öğrenme veya davranış sorunları yaşama olasılığının otuz iki kat daha fazla olduğunu biliyorum, bu da altta yatan sorunun muhtemelen sadece sıradan bir DEHB olmadığını gösterir.”
OÇÇD cocuklukta (0-17 yaş) meydana gelen potansiyel olarak travmatik olaylardır. Bu deneyimin etkisi üzerine yapılan değerlendirme oldukça ayrıntılıdır ama temelde 10 ana madde OÇÇD puanı için fikir verebilir:
Bunların 5’ i kişisel olarak sınıflanır:
* Fiziksel ihmal
* Duygusal ihmal
* Fiziksel istismar
* Sözel istismar
* Cinsel istismar
Diğer 5’i diğer aile üyeleri ile ilgili olarak sınıflanır:
* Bağımlılığı olan ebeveyn
* Aile içi şiddete tanıklık etmek
* Aile üyelerinden birinin hapiste olması
* Ruhsal bozukluğu olan aile üyesi
* Ayrılma / Boşanma
* Ölüm ya da terk etme
Ama biliyoruz ki eğer beyin zarar görebiliyorsa, iyileşebilir de…
Bir çocuğun sahip olduğu sağlıklı ilişkiler, zorlu deneyimlerden ve travmadan zarar görmeden çıkma ve gelişimini sorunsuz olarak devam ettirme olasılığını arttırır. İlişkiler değişimin aracıdır ve en güçlü terapi insan sevgisi ve şefkatidir.
“Aile, toplum ve kültürle olan bağınız yani sağlıklı ilişkisel geçmişiniz, fizik ve ruh sağlığınızın en önemli bir belirleyicisidir. Zorlu bir çocukluk ya da olumsuz çocukluk çağı deneyimleriniz yaşamınızı sonsuza kadar belirleyecek bir kader değildir.” der Dr. Bruce Perry.
Türkiye’de uluslararası geçerlilik ve güvenirliği yapılmış ICAST araçları kullanılarak birden fazla ilde ve büyük bir topluluk üzerinde yapılmış epidemiyolojik bir çalışma yürütüldü. Olumsuz çocukluk çağı deneyimleri sıklığı %42 ile %70 arasında saptanmış olup Türkiye’nin araştırma yapılan bu bölgelerinde çok önemli bir halk sağlığı sorunu ve erişkin sağlığı riski ile karşı karşıya olduğumuz açığa çıkarılmıştır. İzmir, Denizli ve Zonguldak illerinden çocuklar ile yapılan çalışma ülkemizde çocuk ruh sağlığı adına yapılmış büyük ölçekli bir çalışma. 2011’de yapılan bu çalışmanın sonuçları şöyle:
7540 çocukta (11, 13, 16 yaş) OÇÇD ölçüldü.
Tüm yaşam boyu yaşanan psikolojik olumsuz çocukluk çağı deneyimi %70,5
fiziksel olumsuz çocukluk çağı deneyimi %58,5
ihmal ve duygusal ihmal %42,6.
Psikolojik olumsuz çocukluk çağı deneyimleri, kırsala göre şehirde yaşayanlarda daha yüksek oranda saptanmış.
İhmal kızlarda fazlayken, fiziksel olumsuz çocukluk çağı deneyimleri erkeklerde daha yüksek oranda saptanmış.
Bu araştırmadan alıntılayacak olursak: “Olumsuz çocukluk çağı deneyimleri sıklığı %42 ile %70 arasında saptanmış olup Türkiye’nin araştırma yapılan bu bölgelerinde çok önemli bir halk sağlığı sorunu ve erişkin sağlık riski ile karşı karşıya olduğumuz açıklığa çıkarılmıştır.”
Acı verici deneyimler yaşayan çocuklar Dr. Bruce Perry’nin deyimiyle bu deneyimi özümseyip bir süre sonra “ağrımaya” başlarlar. Onaylanmak, değerli hissetmek için derin bir özlem duyarlar. Bu çocuklar büyüdükçe hak ettikleri şeyler için bir standart ve sınır belirleme yeteneğinden yoksun olurlar. Bu eksiklik giderilmezse genellikle çok karmaşık bir kendini sabote etme davranışı, şiddete meyilli olma (hem fail hem mağdur olarak), bağımlılık veya rastgele sağlıklı olmayan ilişkiler kurma modeli oluştururlar. Bu aynı zamanda sağlıksız yaşam tercihlerini de beraberinde getirir. Ancak yine bütün çalışmaların gösterdiği üzere sağlıklı bağ kurma ve sağlıklı ilişkiler bütün olumsuzlukları dengeleme gücüne sahiptir.
Türkiye’de öncü çalışmalardan biri olarak yerini alan Uzm.Psk. Baris Eris’ in tezi OÇÇD ve kanser ilişkisini inceledi: “Araştırmada vaka grubunda yer alan kanser tanılı hastaların duygusal istismar, fiziksel ihmal ve duygusal ihmal alt boyutu puanlarının kontrol grubunda yer alan kanser tanısı almamış ve ailesinde kanser tanısı olmayan hastalardan yüksek olduğu saptanmıştır.
Fiziksel ihmalin 3.42 kat (%95 GA 1.63-7.14), duygusal istismarın 2.48 kat (%95 GA 1.26-4.87), duygusal ihmalin ise 1.86 kat (%95 GA 1.01-4.83) kanser gelişme riskini artırdığı hesaplanmıştır”
OÇÇD üzerine ülkemizde yapılan bu yeni çalışmalar gerçekten çok kıymetli ve toplum sağlığı için yol gösterici olacak.
Çocuklarımızı korumayı istemek doğaldır, ancak risksiz çocukluk arzusunun ne zaman fazla ileri gittiğini de kendimize sormamız gerekir. Ne de olsa aşırı güvenli bir oyun alanında salıncaklar, dik kaydıraklar, pürüzlü yüzeyler, ağaçlar hatta başka çocuklar bulunmaz. Doğal olarak eğlence, organik bir ilişki ya da gerçek oyun da olamaz. Çocukların beyinleri, zaman içinde yavaş ve tekrar tekrar yaptıklarıyla şekillenir. Küçük risklerle başa çıkma ve seçimlerinin sonuçlarıyla başa çıkma pratiği yapma şansları yoksa, daha büyük ve çok daha önemli kararlar almak için iyi hazırlanmış olmazlar.
Olumsuz çocukluk çağı deneyimlerinden bahsederken belirleyici olan nokta bakım verenin sunduğu bağ odaklı ilişki, şefkat, güven ve destektir. Her stresin kötü olmadığını, çocukların güvenlik kadar zorluklara ve riske de ihtiyaç duyduğunu anlamamız gerekir.
OCCD yetişkinlikte ebeveynlerin çocukları ile kurdukları ilişkiyi de etkiler. Bu açıdan ebeveynlerin bu zinciri kırmasi icin mutlaka OCCD sayısının farkında olup gerekli destegi alması gerekir. Bu yolla ebeveyn cocuyla saglıklı bir norosepsiyon kurabilir. Aksi halde sinir sistemi yanıtlari düzensizlesmis ve duygusal olarak olgunlasamamis yetişkinler olarak çocuk büyütmek oldukca tetikleyici olacaktır,
“Sen önce kendini sev! Sen önce kendine saygı duy! Sen kendini sevmedikçe başka kimse seni sevemez.” bu açıdan yanlış bir söylemdir.…
Bebekken ve çocukken yaşadıklarınız sevme ve sevilme kapasitesi üzerinde derin bir etkiye sahiptir.
“Maalesef uzmanlar yıllarca insanlara herhangi bir sosyal/ ilişkisel destek olmadan psikolojik olarak sağlıklı olabileceklerini öğretti. Gerçek şu ki, sevilmediyseniz kendinizi sevemezsiniz. Sevme kapasitesi tek başına inşa edilemez…” diyor Dr. Bruce Perry.
Araştırma sonuçları ortada… Bunları görebiliyorsak, öngörebiliriz ve önleyebiliriz. Çocukluk çağındaki olumsuz deneyimlerin normalleştirilmesi toplumda artan anormal davranışların, şiddetin ve hastalıkların nedenini açıklayabilir… Herkesin gelişebileceği topluluklar yaratarak, ailelerde dayanıklılık oluşturarak ve insanların travmanın etkisini anlamalarına ve deneyimlerinden iyileşmelerine yardımcı olarak bu etkiyi önleyebiliriz.
Dr. Felitti’ den alıntılayarak tamamlayayım “Mevcut sosyal sorunlarımız o kadar fazla ve karmaşık ki, birincil önleme programlarına yatırım yapmak zorundayız.”
Uzm. Ece Türkmut Dere
*5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserlerini Koruma Kanunu Konusunda Yasal Uyarı: Site içerisinde yer alan orijinal yazılar, derlemeler ve çeviriler Ece Türkmut Dere’ye aittir. Izin almadan ve kaynak göstermeden kopyalanamaz, alıntı yapılamaz.