
TRAVMA TEDAVISINDE YENI YOLLAR: BIRAZ YOGA YAPMAYI DENEYIN! (2. BÖLÜM)
Bir kişi travmatik bir olay deneyimlediğinde, ardından gelen etkiler aşırı derece zorlayıcı olabilir. Travma sadece zihni değil aynı zamanda bedeni de ömür boyu etkiler. Dr. Bessel van der Kolk 40 yıldır TSSB /PTSD (travma sonrası stres bozukluğu) ve diğer travma rahatsızlıklarının tedavisi üzerine çalışıyor. Psychology Today dergisinde yayınlanan röportajının ilk bölümünü daha önce paylaşmıştım, şimdi sıra ikinci bölümde:
Duygusal beyni sevmek…
1. Aşırı uyarılma ile baş etme
Ana akım psikiyatrisi, son birkaç on yılda, ilaç kullanımının nasıl hissettiğimizi değiştirmesi üzerine odaklanmış durumda ve bu yaklaşım malesef aşırı ya da az uyarılma durumlarıyla başa çıkmanın kabul edilen yolu haline geldi. İlaçlar konusunu sonraki bölümde tartışacağım ancak öncelikle bizi bir omurga üzerinde tutmak için pek çok beceriye sahip olduğumuzu vurgulamalıyım. 5. Bölümde, duyguların vücutta nasıl kayıtlı olduğunu gördük. Vagus sinir liflerinin %80’i (beyni birçok iç organ ile birbirine bağlar) aferenttir; Yani vücuttan beyne doğru ilerler. Bu demektir ki, uyarılma sistemimizi, Çin, Hindistan gibi yerlerde eskiden beri kullanılan kadim ritüellerin bir ilkesi olan nefes, şarkı ve hareket şekliyle doğrudan eğitebiliriz. Ancak ana akım psikoloji ya da psikiyatri kültürü bu prensiplere şüpheyle “alternatif” olarak bakılıyor.
Ulusal Sağlık Enstitüleri tarafından desteklenen araştırmalarda meslektaşlarım ve ben, on haftalık introceptive yoga uygulamasının, herhangi bir ilaca ya da başka bir tedaviye yanıt vermeyi başaramayan hastaların TSSB semptomlarını belirgin bir şekilde azalttığını gösterdik. Neuro geri bildirimin, aşırı uyarılmış olan veya kendini kapatan çocuklar ve yetişkinler için odaklanmaya, dikkat vermeye zorlandıkları için özellikle etkili olabildiğini gördük. Sakin bir şekilde nefes alıp nazik bir fiziksel rahatlama durumuna geçmeyi öğrenmek, acı ve dehşet verici anılara erişirken bile iyileşmenin en temel araçlarından biridir. Kasıtlı olarak yavaş nefes almanın, parasempatik etkiyle uyarılmışlık halinizi frenlediğini fark edebilirsiniz. Solunuma odaklanmaya ne kadar çok zaman harcarsanız o kadar çok faydasını göreceksiniz; özellikle de nefes verirken sonuna kadar dikkat edin ve sonra tekrar teneffüs etmeden önce bir an bekleyin. Solunuma devam ederken ve akciğerlerinizde hareket eden havayı fark edin, oksijeninizin vücudunuzu beslerken ve dokularınızı canlandırdığını düşünebilirsiniz. 17. bölümde bu basit uygulamanın bütün vücuttaki etkilerini belgeledik.
Duygusal düzenleme, travmanın ve ihmalin etkilerini yönetmede kritik bir konudur. Öğretmenler, ordu çavuşları, koruyucu aileler, ebeveynler ve en önemlisi zihinsel sağlık uzmanları duygusal düzenleme tekniklerinde tamamen eğitim görseydi, bu muazzam bir fark yaratırdı. Şu anda hala olgunlaşmamış beyinleri ve dürtüsel davranışı günlük olarak ele alan ve genellikle onları idare edebilen ağırlıklı olarak yetenekli anaokulu ya da ilkokul öğretmenleri.
Ana akım Batı psikiyatri ve psikolojik iyileştirme gelenekleri, kendi kendine yönetime (self-management) çok az ilgi gösterdi.
Batılıların ilaç ve sözlü terapilere güvenmesinin aksine, dünyanın dört bir yanından gelen diğer gelenekler konsantrasyon, hareket, ritim ve eyleme güvenirler. Hindistan’daki yoga, Çin’deki Tai Chi ve Qigong ve Afrika’daki ritimsel davul sadece birkaç örnektir. Japonya ve Kore yarımadası kültürleri, amaçlı hareketlerle ve anda kalmaya odaklanan dövüş sanatları yarattılar, ki bu beceriler travmatize olmuş bireylerde hasar görmüştür. Aikido, Judo, Taekwondo, Kendo ve Jujitsu ve Brezilya’dan Capoeira örnek olarak gösterilebilir. Bu tekniklerin hepsi fiziksel hareket, solunum ve meditasyon gerektirir. Yoga dışında, bu popüler Batı dışı, iyileşme geleneklerinden azı TSSB tedavisi için sistematik olarak incelenmiştir. Ancak introceptive yoga üzerine bulgularımız diğer yöntemler için de fikir oluşturmaktadır.
2. Mindfulness / Farkındalık olmadan zihin olamaz
İyileşmenin temeli “benlik” bilincidir. Travma tedavisinde en önemli ifadeler “Fark et” ve “Şimdi ne oluyor?” dur. Travmatize insanlar görünen o ki dayanılmaz hislerle yaşarlar: Bu tolere edilemez duyumların yarattığı kalp kırıklığı, göğsünde ya da karnındaki sıkışıklık vb. kendini gösterir. Yine de bedendeki bu hislerden kaçınmak, onlara karşı duyulan hassasiyeti arttırır. Beden bilinci, iç dünyamızla organizmamız arasında temas sağlar. Sadece rahatsızlığımızın, sinirliliğinizin ya da kaygılı olduğumuzun farkına varmamız bile perspektifimizi değiştirmemize yardımcı olur ve otomatik, alışılmış tepkiler dışında başka yeni seçeneklere kapı açar. Farkındalık (mindfulness) duygularımızın ve algılamaların geçici doğasıyla bizi bir araya getirir. Bedensel duyumlara odaklandığımızda duyguların dalgalanmasını ve akışını fark edebiliriz, böylece onlar üzerindeki kontrolümüzü arttırabiliriz.
Travmatize olmuş insanlar genellikle duygulardan korkarlar. Failler değil (onları incitmeye çalışanlar değil) ama şimdi kendi fiziksel duyumları düşmandır. Rahatsız edici duyumlardan kaçmak bedenin donmasına ve zihnin kapanmasına sebep olur. Travma geçmişte gerçekleşmiş olsa da duygusal beyin travmadan muzdarip olan kişiyi korkutup çaresiz hissettirecek duyumlar üretir. Çok sayıdaki travma mağdurunun yeme – içme konusunda, bağımlılıkta kompulsif davranışlar geliştirmesi, cinsel ilişkiden ve pek çok sosyal etkileşimden kaçınması şaşırtıcı değildir: duyumsal dünyaları büyük ölçüde insanın tolere edebileceği sınırların dışındadır. Değişim için iç deneyimlere kendinizi açmanız gerekir. İlk adım, zihninizin duyularınıza odaklanmasına izin vermektir. Zamansız, sürekli travma deneyiminin aksine, fiziksel duyumların geçiciliğini ve bedenin vücut pozisyonundaki hafif akışlarla, nefes değişimleriyle, düşüncede gerçekleşen değişime nasıl yanıt verdiğini görmektir. Fiziksel hislerinize bir kez dikkat vermeyi öğrendiğinizde, bir sonraki adım onları “Ben endişeli hissettiğimde göğsümde ezici bir his hissediyorum” gibi etiketlemektir. Böylece bu duyumların nasıl sürekli aktığını ve değiştiğini fark etmeye başlayabilirsiniz.
Farkındalık pratikleri sempatik sinir sistemini yatıştırır, böylece Savaş – Kaç konumuna atılıverme olasılığınız azalır. Fiziksel tepkilerini gözlemlemeyi ve tolere etmeyi öğrenmek, geçmişi güvenle gözden geçirmek için ön şarttır. Şu anda ne hissettiğinizi tolere edemiyorsanız, geçmiş yaşantının ortaya dökülmesi yalnızca perişanlığı artırıp sizi daha da travmatik hale getirir.
Vücudumuzdaki karışıklığın sürekli bir akış halindeliğinin farkına vardığımızda rahatsız edici bir his yükseldiğinde ne olursa olsun tolere edebilmeye başlarız. Bir dakika göğsünüz sıkışır, ancak derin bir nefes alıp solunuma devam ettiğinizde, bu his yumuşar ve belki de omzunuzda bir gerginlik farkedebilirsiniz ya da başka bir şey izleyebilirsiniz. Artık derin bir nefes aldığınızda neler olduğunu keşfetmeye başlayabilir ve kaburganızın nasıl genişlediğini görebilirsiniz. Kendinizi daha sakin ve daha meraklı hissettiğinizde omzunuzdaki o duyuma geri dönebilirsiniz. Omuzunun bir şekilde etkilenmiş olduğu bir bellek/anı spontan olarak ortaya çıktığında şaşırmazsınız.
Bir diğer adım da düşüncelerinizle fiziksel duyumlarınız arasındaki etkileşimi gözlemlemektir. Bedeninizde belirli bir düşünce nasıl kayıtlı? (“Babam beni seviyor” veya “Sevgilim beni terk etti” gibi düşünceler farklı duyumlar üretiyor mu?) Vücudunuzun belirli duyguları veya anıları nasıl organize ettiğinin farkında olmak, hayatta kalabilmek için öğrendiğiniz duyum ve dürtüleri serbest bırakma olasılığını ortaya çıkarır. 20. bölümde, tiyatronun faydaları üzerine, bunun nasıl işlediğini daha ayrıntılı olarak anlatacağım.
3. İlişkiler
Ard arda yapılan araştırma üzerine araştırma, iyi bir destek ağına sahip olmanın travmatik hale gelmeye karşı en güçlü tek korumayı oluşturduğunu gösteriyor. Güvenlik ve terör birbiriyle uyumsuzdur. Dehşete düştüğümüzde hiçbir şey güven veren bir ses ya da güvendiğimiz birinin kucak açması gibi sakinleştiremez. Korkmuş yetişkinler de dehşete düşmüş çocuklarla aynı biçimde rahatlama tepkisi gösterebilir; Nazik bir biçimde kucaklayın ve hafifçe sallanın! Sizinle ilgilenen kişi daha büyük ve güçlü olursa daha güvende hissederek dinlenebilirsiniz (uyursunuz). Toparlanmak için, zihin, beden ve beyin “bırakıverme”nin güvenli olduğuna ikna edilmeli. Bu, ancak visseral düzeyde güvende hissettiğinizde gerçekleşir; Geçmişte çaresizlik hissettiren anıyla, şu anki güvenlik hissi birleştirmeye izin verin.
Saldırı, kaza veya doğal felaket gibi akut bir travmadan sonra, kurtulan kişiler için tanıdık insanların, yüzlerin ve seslerin varlığı gereklidir; fiziksel temas, gıda, sığınma evi veya güvenli bir yer, ve uyku… Yakından veya uzaktan sevdiklerinizle iletişim kurmak ve kendinizi güvende hissedeceğiniz bir yerde, aile ve arkadaşlarınızla mümkün olan en kısa sürede bir araya gelmek çok önemlidir. Bağlanma modellerimiz tehdide karşı en büyük korunmadır. Örneğin, travmatik bir olaydan sonra ebeveynlerinden ayrılan çocukların uzun vadede ciddi olumsuz etkilere maruz kalmaları ihtimali çok yüksektir. Bir çalışma II. Dünya Savaşı sırasında İngiltere’de Blitz’te yaşayan ve Alman bombardıman saldırılarına karşı korunmak için kırsal bölgeye gönderilen çocukların, aileleri ile birlikte kalan ve geceleri barınaklarda geçiren ve yok edilmiş binalar ve ölü insanlar gibi korkutucu görüntülere dayanan çocuklardan çok daha kötüye gittiğini göstermiştir.
Travma geçirmiş insanlar ilişkiler bağlamında iyileşirler: Aileler, sevdikleriniz, AA toplantıları, gazi organizasyonlar, dini topluluklar veya profesyonel terapistler vb. Bu ilişkilerin rolü, utandırıcı, öğüt veren veya yargılanmış hissettirmeden fiziksel ve duygusal güvenlik sağlamaktır; ve mağdurlarının, gerçeği tolere etmek, gerçekle karşı karşıya gelmek ve bunu işlemek için cesaretini güçlendirmektir. Gördüğümüz gibi, beyin devreleri ağının çoğu başkalarıyla uyumlanmaya adanmıştır. Travmadan kurtulma, diğer insanlarla (tekrar) bağlantı kurmayı gerektirir. Bu nedenle, ilişkiler bağlamında oluşan travmanın iyileştirilmesi trafik kazaları veya doğal felaketlerden kaynaklanan travmadan daha zor olmaktadır. Toplumumuzda, kadınlarda ve çocuklarda en sık görülen travmalar, ailelerinin veya yakın arkadaşlarının elinde gerçekleşir. Çocuk istismarı, taciz ve aile içi şiddet, sizi sevmesi gereken kişiler tarafından uygulanmaktadır. Bu, travmatize edilmeye karşı en önemli koruma kalkanını mahveder.
Sizinle ilgilenmesi, bakım ve korunma için doğal olarak döndüğünüz kişiler sizi korkutur veya reddederse, kapanmayı ve hissettiğiniz şeyleri göz ardı etmeyi öğrenirsiniz. 3. bölümde gördüğümüz gibi, sizinle ilgilenen kişiler size sırt çevirdiğinde, korkmuş, öfkeli veya sinirli hissetmek ile başa çıkmanın alternatif yollarını bulmanız gerekir. Terörünüzü tek başınıza yönetmeye çalışmak bir başka problemin ortaya çıkmasına neden olur: Ayrışma, umutsuzluk, bağımlılıklar, panik duygusu ve yabancılaşma, kopukluk ve patlamalarla yıpranan ilişkiler.
Bu öyküye sahip hastalar, uzun zaman önce olan olayla şu an hissettiklerinin ve davranış biçimlerinin bağlantısını nadiren farkederler. Onlar için herşey yönetilemez görünmektedir. Rahatlama, olanları kabul edip, mücadele ettikleri görünmez iblisi tanıyıncaya kadar gerçekleşmez. Hatırlatayım, örneğin 11. bölümde, pedofil papazların istismar ettiği insanlar, düzenli olarak spor salonuna gittiler, anabolik steroidler aldılar ve öküz kadar güçlülerdi. Ancak bununla birlikte, röportajlarımızda çoğu zaman korkmuş çocuklar gibi davranıyorlardı, içerideki yaralı çocuklar hala çaresiz hissediyordu. İnsan teması ve uyumu, fizyolojik özdenetimin kaynağı olmasına rağmen, “Yakınlık” sözü genellikle incinme, ihanet ve terk edilme korkusunu uyandırır. Utanç bu konuda önemli bir rol oynamaktadır: “Ne kadar çürük ve iğrenç olduğumu öğreneceksin ve beni tanımaya başlar başlamaz beni terk edeceksin.” Çözümlenmemiş travmanın, ilişkiler üzerinde korkunç bir bedeli vardır. Sevdiğin biri tarafından saldırıya uğradığın için kalbiniz kırılmışsa, bir daha canınızı yakmamak için kalbinizi yeni birine açmaya korkuyorsunuz demektir. Hatta aslında, sana tekrar zarar verme ihtimaline karşı sen onlara zarar vermeye çalışıyor olabilirsin.
Bu durum iyileşmeye karşı gerçek bir meydan okumadır. Travma sonrası reaksiyonların yaşamınızı kurtarma çabaları ile hareket etmeye başladığını fark ettikten sonra, iç ritminizle (veya kakofoninizle) yüzleşmek için cesaret toplayabilirsiniz, ama bunun için yardıma ihtiyacınız olacaktır.
Size eşlik edecek kadar güvendiğiniz birini bulmanız gerekir, duygularınızı güvenle tutabilen ve duygusal beyninizdeki acılı mesajları dinlemenize yardımcı olabilen biri…
Terörünüzden korkmayan ve en karanlık öfkenizi karşılayabilen bir rehber lazım. Kendinizden çok uzun süre saklamak zorunda kaldığınız bölünmüş deneyimleri keşfederken bütünlüğünü koruyabilmeye yardımcı olabilecek biri… Yoğun olarak travmatize olmuş bireylerin bir çapaya ihtiyacı var ve bu işi yapmak için çok sayıda yönlendirmeye…
4. Profesyonel Terapist Seçimi
Yetkili travma terapistlerinin eğitimi, travmanın gerçek etkisini öğrenmek, istismar ve ihmali iyi tanımak ve hastalara yardımcı olabilecek çok sayıda çeşitli tekniklerin ustalığını kullanarak; danışanı dengelemek ve sakinleştirmek, travmatik anıları boşaltmaya yardımcı olmak, tekrar dinlenebilmesi (rest) için zemin hazırlamak, hastaları eski hallerindeki kadınla ve erkekle temasa geçirme becerileri gerektirir.
İdeal olarak terapist de hangi terapiyi uygularsa uygulasın alıcı tarafta olacaktır. Terapist için kişisel mücadelesinin ayrıntılarını danışan ile paylaşmak uygunsuzdur ve etik değildir, ancak terapiste hangi terapi biçiminde eğitim aldığını sormak konu travma olduğunda son derece mantıklıdır; bu eğitimi ya da beceriyi nerede edindiler ve sana önerdiği bu terapiden kişisel olarak nasıl bir fayda gördüler.
Travma için “tercih edilen tedavi şudur” diye bir kavram yoktur, ve kendi özel yönteminin sorunlarınıza verilen tek çözüm olduğuna inanan herhangi bir terapistin iyileşmeniz yolunda yardımcı olmak için emin adımlar atan birinden ziyade sadece bir ideolog olduğundan şüphelenebilirsiniz. Hiçbir terapist muhtemel her etkili tedaviyi bilemez, ve kendi önerdiği yöntemler dışında başka tedavi seçeneklerini araştırmanız için alanlar (kişiler/yöntemler) sunmak zorundadır. Ayrıca sizden öğrenmeye açık olmalıdır. Hastanın kendini güvende hissetmesinde ve anlaşıldığını hissetmesine yardımcı olduğu sürece cinsiyet, ırk ve kişisel geçmiş konuyla alakalı olabilir.
Bu terapistle temelde rahat hissediyor musun? Kendi bedeninde ve sizin yanınızda bir insan olarak rahat hissediyor gibi görünüyor mu? Güvende hissetmek, korkularınız ve endişelerinizle yüzleşmeniz için gerekli bir şarttır. Sert, yargılayıcı, her şeyi çözmüş görünen ukala, ajite ya da katı bir terapist seni muhtemelen korku, dışlanma, aşağılanma hislerine terk edecektir ve bu tavır travmatik stresi çözmeye yardımcı olmaz. Ayrıca sizi tedavi eden kişinin birazcık bile etkili olduğunuzu düşünmüyorsanız, siz de büyüyüp değişebileceğinizi düşünmezsiniz.
Kritik soru şudur: Terapistinizin, sizin kim olduğunuzu öğrenmek için merak duyduğunu hissediyor musunuz? ve “genel geçer TSSB hastası ya da travma hastası değil” sizin ihtiyacınız olanı öğrenmekle ilgilendiğini hissediyor musunuz? Yoksa sadece bir tanı anketindeki semptomların listesini mi temsil ediyorsunuz ya da terapistiniz içinde olduğun durumdaki davranışlarını, neyi neden yaptığını ya da düşünce biçimini anlamak için sana zaman ayırıyor mu? Terapi, işbirliğine dayalı bir süreçtir – benliğinizin karşılıklı olarak araştırılmasını içerir. çocukluğunda kendine bakmakla yükümlü kişiler tarafından şiddete maruz kalan hastalar genelde kimse ile güvende hissedemezler…
(Introceptive Yoga ile ilgili bölüm yakında…)
Çeviri: Uzm. Ece Türkmut
Tüm Hakları Saklıdır. Yayınlanan çeviri, makale, yazı, döküman, dosyalar izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © Ece Turkmut 2016
THE BODY KEEPS SCORE by Dr. Bessel van der Kolk. Copyright © 2014