TRAVMAYI TANIMIYORSANIZ, TRAVMA BILGILI BAKIM (TRAUMA INFORMED CARE) SUNAMAZSINIZ…
Travmayı tanımıyorsanız, travma bilgili bakım (trauma informed care) sunamazsınız…Bu yazıyı yakın zamandaokuduğum bir başka yazı ve kendi deneyimlerimle derleyerek sunmak istedim. Bir süredir yaşadığım bölgenin büyük bir hastanesinin (Mercy) acil servisinde, trauma informed care yani travma bilgili bakım projesi yürütüyorum. Travma Bilgili Bakım (Trauma Informed Care) travma konusunda yaygınlaşan bir yaklaşım modeli. Bunun bir benzeri okullarda uygulanıyor: Travma Bilgili Okul (Trauma Informed School) ya da Travma Bilgili Ebeveynlik (Trauma Informed Parenting) adı altında çeşitli yaklaşımlar görebilirsiniz.Türkiye’de travma bilgilendirme konusundaki zorluklarla Amerika’daki zorluklar birbirinden çok farklı. Kültürel ve sosyal olarak iki tarafta da hiç akla gelmeyecek dirençlerle karşılaşabiliyorsunuz. İnanın travma konusunda yapılan onca calışma ve öncü oluşuma rağmen toplum sağlığı açısından, burada da yolun epey başındayız… Ancak bizden biraz farklı olarak travma konusundaki eğitimlere daha ılımlılar; Olumsuz çocukluk çağı deneyimleri ve travmanın (özellikle ilerleyen yaşlarda) yaşam boyu sağlık problemleri yarattığını ve bu bağlamda acil servise yapılan ziyaretlerin çok daha fazla olduğunu biliyorlar.Benim bu projedemde uyguladığım model üç gruba ayrılıyor: Genel olarak acil servis doktorları, hemşireleri, teknisyenleri ve hasta kabul biriminde çalışanlar için Travma Bilgili Bakım. İkinci grup Care for First Responders dediğim ilk müdahale ekibi (ambulans, itfaiye, acil servis profesyonelleri, polisler) için kendine öz bakım. Son grup ise Care for careers dediğim hasta yakınlarına yönelik çalışmalar… Tabi her şey kolayca olmuyor ama çalışmaya devam ediyoruz…Eldiven kullanmadan hastanın kan sızıntısını temizlemeyeceğiniz ya da hastanızın kolunu sterilize etmeden damar yolu açmayacağınız gibi, tıpta çok iyi bilinen bazı evrensel kurallar var. Bence travma bilgili bakım da tıpkı bu kurallar gibi evrensel olmalı ve hastanede bir hasta ya da hasta yakını ile karşılaştığımız her durumda, o kişinin travmatize olmuş olabileceğini hesaba katmalıyız.Elbette bu tek başına yeterli değil . Çünkü biz de insanız yoruluyoruz, öfkeleniyoruz ya da bizim de yaralı yerlerimiz devreye giriyor. Böyle durumlarda objektif kalıp “travma bilgili” lenslerimizi takmak pek kolay olmayabiliyor. Sonuç olarak hastaya, hasta yakınına ve kendimize karşı başarısız oluyoruz.Okuduğum yazıda kendi deneyimlerime benzeyen çok sayıda örnek vardı, ben bir tanesini paylaşayım… Hemen her gün yaşadığım basit bir örnek…Hastaneye genç bir travma vakası geldi, yani hayati durumu tehlikede… Silahla yaralanma. Doktor ve hemşireler hastayı stabilize ettiler. Ameliyata almadan bazı testlerin sonuçlarını ve ameliyathanenin hazırlanmasını bekliyorlar. Yani doktor ve hemşireler için artık hastanın hayati tehlikesi yok. Test sonuçlarına göre ameliyata girilecek. Hastanın yakınları “quiet room” yani sessiz oda dediğimiz izole edilmiş, mahremiyeti olan bir odada bilgilendirildi. Ama doğal olarak duyduklarını anlayabilecek durumda değiller. Anne, bir an önce ameliyata ve yoğun bakıma alınması gerektiğini düşündüğü için sürekli soru sorup yardım istiyor. Giderek ses yükseliyor, öfkeleniyor ve iş çığırından çıkıyor. Havaya savrulan tehditler ve küfürler başlayınca yasa gereği hemen devreye güvenlik giriyor. Güvenlikten izin isteyerek, (yine de kapı önünde nöbet tutuyorlar) dakikalarca durumun kontrol altında olduğunu açıklıyoruz. Her seferinde sabırla başka yöntem ve örnekler deneyerek anneyi bizi duyabileceği bir noktaya getiriyorum.Maalesef burada en ufak taşkınlığa müsade yok maalesef diyorum çünkü yasalar gereğibenim “çok normal bir tepki” olarak gördüğüm dışa vurum, burada çok sert müdahalelerle bastırılıyor ve sonuçta travmayı daha da büyütmekten başka bir işe yaramıyor.Masama döndüğümde doktorlardan biri soğukkanlılığını yitirmişti – son derece kızgın “Boşuna dil döküyorsun” dedi. “Seninle asla böyle konuşamaz, biz burada yardım etmeye çalışıyoruz! Herkesin asabını bozdu”“Oğlunu kaybetmekten korkuyor.” dedim. – “Yine de böyle konuşamaz, seninle böyle konuşmasına asla izin vermemeliydin!” ve söylenmeye devam etti…Konuşurken görüyorum ki doktorda da bir şeyler çok tetiklenmiş, sinirden eli ayağı titriyor. Hatırlatıyorum, -Travma doktorusun ama travmayı pek iyi tanımıyorsun, o yüzden bunu (trauma informed care) yapıyoruz. Kadının tepkisini kişisel almıyorum. Bu tepki çok normal – istediği şeyi elde etmek için kendini ve sesini böyle yükseltecek; çünkü şiddetli (abusive) bir ailede büyüdüysen onlardan öğrendiğin tek şey budur. Çocukken korkudan ölüp ölüp dirilirsin ama stres altındayken tek bildiğin iletişim paterni olarak bu yüzeye çıkar.”Bizden farklı olarak doktor bu cümlelerimi ukalalık olarak algılamıyor. Bana cevap yetiştirmeye ya da baskınlık kurmaya da çalışmıyor. Ama söylediğimi şimdi de doktoru duymuyor çünkü bu anne her yönüyle bu adamı tetiklemiş durumda.Doktorun hayat hikayesini bilmememe imkan yok – gerek de yok. Belki sabahtan beri kaçıncı insanın yaşamını elinde tuttuğu için yorgun, belki zor durumda olan birine yardım etmeye çalışırken karşılaştığı tepkiyi hazmedemiyor. Annenin ona minnettar olması gerektiğini düşünüyor. Belki böylesine bir öfke patlamasında kadının ağzının payını veremedi diye kızgın. Belki de büyüdüğü ailede öfkelenmeye ya da öfkeyi göstermeye izin yoktu. Dolayısıyla travma üzerine yaptığımız onca eğitim ve çalışma, triune brain, travmayla beynin nasıl değiştiği, olumsuz cocukluk çağı deneyimleri (ACE) gibi bilgiler bir an havaya uçuveriyor…Travma bilgili bakım uygulayabilmek için travmayı görebilmeniz, tanıyabilmeniz gerek. Bu yüzden projenin yapısını biraz güncelledim ve travmanın kendini nasıl gösterdiği üzerine daha çok duruyoruz.Kendi travma geçmişimizden kaynaklanan birçok etiket, önyargı ve tepki var. Diğer insanların davranışlarına takılıp travmayı gözden kaçırıyoruz.Pasif agresif? Kontrol delisi? Travma.Hijyen eksikliği? Duygusal manipülasyon? Travma.Savunmacı? Agresif ? Travma.Altta yatan travmayı tanıyamıyorsak,bizim için “doğru” olan şeye karşı çıkan insanları cezalandırma eğilimindeyiz ya da onları damgalayıp, dışlıyoruz.Anne uzun uğraşlar sonunda daha dengeli bir hale geldi. Ama onu cahil, küfreden, histerik kadın olarak dışlamak ya da yargılamak çok kolay olurdu.Bu arada her günüm böyle geçse kendimle gurur duyardım, ne kadar şefkatli ve doğru bir tavırda olduğumu, bu işi ne kadar iyi çözdüğümü filan düşünürdüm. Ama bazı günler bazı diyaloglarda ben de karşı tarafa sinirleniyorum, iletişim kurmaktaki beceriksizliğe kızıyorum ya da verdiğim cevapları yeterince iyi bulmayıp kendime yükleniyorum. Her zaman “travma bilgili” lenslerden bakmak, her zaman bu bilgileri ve şefkati korumak kolay değil.Böyle durumlar için size bazı sorular önermek istedim:
- Yargılama yapmadan, tepkim (fiziksel, duygusal, zihinsel) neydi ve nasıl karşılık verdim?
- Davranış kişisel değerlerime aykırı mıydı?
- Öğrendiğim sosyal değerlere karşı saldırı var mıydı?
- Travmamı tetikliyor muydu?
- Diğer kişide travma yanıtına tanık oldum mu?
- Kendim ve diğer kişi için şefkat bulabilir miyim?
- Cezalandırmak, sarsmak, utandırmak veya haddini bildirmek için karşılık verdim mi?
Bu soruların sadece birinin karşı taraftaki kişi ile ilgili olduğunu farketmişsinizdir. Bir başkasının ihtiyaçlarına cevap verme ya datravmasıyla bağ kurma yeteneğimiz, kendi duygularımızı ne kadar iyi düzenleyebileceğimize dayanıyor. Bazı günler ben de başarısız oluyorum. Durumu onarmak için girişimde bulunmam (yarı gönüllü ve belki hala öfkeli) iyi sonuç vermeyebiliyor. Ama kendime yüklenmiyorum ve travma bilgili lenslerimi tekrar deniyorum. Siz de deneyin derim…