YEŞIL YAŞA

Doğada insana ait çok az şey var; DNA’mızın çoğu hayvan ve bitkilerle ile aynı, bizi insan yapan genler çok az. Bu yüzden, kendi özümüzü algılamak için doğayı iyi algılamalıyız. Ancak malesef insan zaman içinde doğaya çok zarar vermiş. Yaşayan tüm türler birbirine bağlı. Biyolojik çeşitliliğin oluşturduğu doğa, güvenli gıdaya, temiz suya ulaşmamızı ve sağlıklı yaşamamızı sağlar. Ancak bugün insanoğlunun yaşam tarzı ve tüketim alışkanlıkları doğanın bize sağladığının %50 üzerinde doğal kaynak tüketimi olduğunu gösteriyor. Son 40 yılda biyolojik çeşitlilik %30 azaldı. İklim değişikliği ise, insan faaliyetlerinin de etkisiyle, türlere zarar veriyor. Ekolojik Ayak İzi bir insanın, tükettiği kaynakları üretmek ve yarattığı atığı bertaraf etmek için gerekeli olan biyolojik olarak verimli toprak ve su alanıdır. Su Ayak İzi ise insanların tükettiği malların ve hizmetlerin üretimi için kullanılan veya üreticinin mal ve hizmet üretimi için kullandığı toplam temiz su kaynaklarının miktarıdır. Ekolojik ayak izi ölçümlemelerine bakacak olursak, dünyadaki herkes bir Kuzey Amerikalı kadar tüketse 5, bir Avrupalı kadar tüketse 3, Türkiye’de yaşayan biri kadar tüketse 2 gezegene ihtiyacımız var. Sorunu tümden çözmek mümkün değil ancak bireysel çabalarımızla doğaya zarar vermeyerek kendi üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirebiliriz. Birkaç basit maddede doğadaki Ayak İzimizi Nasıl Azaltabileceğimize Bakalım;

 

Paketlemeye dikkat!Alış verişe çıktığımızda aldığımız ürünlerin ambalajlarının geri dönüştürülebilir olup olmadığına bakabiliriz. Geri Dönüşümü olan ambalajları tercih etmeliyiz. Unutmayalım ki doğaya saygılı firmalar bunu gerçekleştirebilmek için ayrı bir iş gücü oluşturuyorlar; Bu firmaları destekleyerek devamlılık sağlayabiliriz. Alış verişlerimizde tekrar kullanılabilir taşıma torbalarını tercih etmemiz faydalı olacaktır. Şişe su almayın!Plastik su şişelerinin çok yüksek karbon salınımı vardır. Plastik şişe üretim yerinden çok uzağa transfer edilebilir. Bu da transfer, araçlardan kaynaklı kirlenmeyi arttırır. Üstelik plastik şişelerin çoğu geri dönüşümlü değildir. Daha da kötüsü çoğu plastik şişenin yapında kullanılan BPA (Bisphenol A), tehlikeli ve zaralı bir kimyasaldır. Evimize su filitresi taktırarak bu sorunu kendimiz için kökten çözebiliriz. Bütçemiz bunun için uygun değilse, evimize cam damacana su almayı tercih edebiliriz. Bir yoga seansında ya da workshop’unda kaç şişe plastik su tüketildiğini bir düşünelim. Yanımıza alacağımız suyu taşıyabileceğimiz sağlıklı ve hep kullanabileceğimiz bir matara edinerek karbon salınımını azaltabiliriz.

 

Çevrenizdeki Yeşil Enerji imkanlarını araştırın!Yakın zamanda bazı belediyeler geri dönüşüm için girişimler başlattı. Apartmanlara geri dönüştürülebilir çöpler için kutular bırakıldı. Kendi mahallenizde ya da belediyenizde böyle bir çalışma var mı araştırabilirsiniz. Tasarruflu ampüller ve led ışıklar dünyaya yayılan gereksiz ısıyı önlüyor, harekete duyarlı ışık sistemleri ise enerji tüketimini %30 azaltıyor. Ancak en iyisi ev ve ofisimizi mümkün olabildiğince gün ışığı ile aydınlatmaya çalışmak. Yapılan çalışmalar bir ofis çalışanının yılda ortalama 81 kg. kağıdı çöpe attığını gösteriyor. İş arkadaşlarımızı ya da çevremizdekileri bu konularda bilinçlendirebiliriz.

 

Fişten çıkarın!Kullanımda olmayan elektrikli eşyalarımızı fişten çıkaralım. Stand-By konumundaki televizyon, fişte kalmış bir cep telefonu şarjı vb. kullanılmıyor görünse de en az %10 enerji kullanır. Hem karbon salınımını azaltmak hem de enerjiyi korumak için açıp kapama anahtarı olan (uzatmalı) prizleri tercih edebiliriz.

 

Soğuk su kullanın! Çamaşırlarınızı yıkarken soğuk su kullanın; günümüzde temizleyicilerin etkili olması için suyun sıcak olması gerekmiyor. Çamaşır makinesinin suyu ısıtmak için kullandığı enerji çok ciddi bir karbon salınımı yaratıyor.

 

Toplu taşıma araçlarını tercih edin!Araç sahibi olmak ciddi bir konfor, ancak hem şehir içindeki trafik hem de sürekli artan benzin fiyatları zaten otomobil kullanımını biraz azalttı. Mümkünse günlük yaşamımızda toplu taşıma araçlarını tercih edelim. Hatta en güzeli kısa mesafeleri yürüyelim. İzmir’de yaşıyorsanız, şu aralar belediyeler bisiklet kullanımını arttırmak için pek çok girişimde bulunuyor. İklim de bisiklet kullanımı için çoğu zaman uygun, öyleyse bisiklete binmenin keyfini çıkaralım. İş için sık seyahat etmemiz gerekiyorsa mümkün olabildiğince uçuşlarınızı azaltmaya çalışın. İşinizin doğasına uygunsa internet üzerinden toplantı yapmaya çalışın. Bir uçak, kısa ya da uzun mesafe farketmeksizin, en çok karbon emisyonu gerçekleştiren araç. Hatta tüm dünyadaki karbon emisyonunun %2’ sinden sorumlu. Yok mutlaka uçakla seyahat etmeniz gerekiyorsa Karbon Emisyonu Azaltıcı politikaları olan şirketleri tercih etmeye çalışın.

 

Organik ve Yerel Ürün Tüketin!Yerel ve organik gıdalar satın alınırsa ekolojik ayak izinin azalacağı tespit edilmiş̧tir. Aş̧ırı gıda tüketimi ve dengesiz beslenmenin sadece bireyin sağlığı için zararlı sonuçlara yol açmadığı aynı zamanda tarımsal talep ve sürdürülebilirlik üzerinde yük oluş̧turduğu bilinmektedir. Dünyada gıda üretiminin azlığı diye bir sorun aslında yoktur; tüm üretilen gıdayı toplam nüfusa bölersek kişi başına günde 2000 kilo kalorinin üzerinde besin düşüyor ki her birimiz obez oluruz. Sorun gıda üretiminin yetersizliği değil dengesiz dağılımındadır. Bunun dengeli olabilmesi için ürünün temiz, GDO’suz olması; tohumun çiftçiye ait olması ve üreticinin kollanması gerekir. Türkiye’de son yıllarda Slow Food ve Pemakültür Ağı gibi sosyal hareketler doğal ekosistemlerdeki çeşitliliğe saygılı, tarımsal verimliliğe yönelik üretim ve tüketimin bilinçli olarak tasarlanması için çalışmaktadır. Bu çalışmaları takip edebiliriz. Bununla birlikte organik ve yerel ürün tüketimini destekleyerek temiz ve sürdürülebilir tarıma katkıda bulunabiliriz.