Yogada Tarikat Kültürü Nedir? 1
Modern yoga topluluğunda takipçi kavramı takıntılı bir hal aldı. Bir öğretmenin yoga dünyasının gözünde gerçekten başarılı olabilmesi için belirli bir takipçi sayısına ulaşması gerekiyor sanki.
İdeal olarak bu takipçiler hem sosyal medya hesaplarında hem de gerçek etten kemikten öğrencileri kapsıyor. Hem yoga hem de başka spiritüel topluluklarda, bir öğretmenin bilgeliğinin ölçüsü genellikle onları dinleyen ve izleyen insanların sayısı ile ölçülür oldu. Başarının değerlendirilmesi söz konusu olduğunda nicelik, niteliğin önüne geçmeye başladı. Bu durum, yoga öğretmenleri/spiritüel liderler ile rehberlik için onlara başvuranlar arasında oldukça sağlıksız ve manipülatif ilişkilerin yolunu açıyor.
Bir öğretmen inzivalarına ya da derslerine kaç kişinin katıldığına ya da kendi takipçi kitlesini arttırmaya odaklandığında, bu onların dikkatlerini öğrencileriyle olan anlamlı ilişkilerden uzaklaştırır.
Bazı yoga ve spiritüel topluluklarda, öğretmenin öğrencilerin üzerinde yer aldığı bir hiyerarşi oluşmuştur. Bu öğretmen, neredeyse kutsal ve yanılmaz eşsiz bir hakikate sahip olan birey (veya bireyler grubu) olarak görülmektedir. Bu hakikat, ister pranayamanın gücü, ister sufizmle ilgili olsun, bir “yanıt” olarak ele alınır ve öğrenciler, öğretmeni sorgusuz sualsiz takip ederek bu gerçeğe erişebileceklerine inandırılır. Bu yanıtın, hayatlarında eksik olan anlam ve amaç duygusunu sağlayacağını düşünmeye teşvik edilirler.
Tarikatlar böyle işler.
Yoga ve spiritüel dünya bu hiyerarşiyi teşvik ederek, toksik “kendi kendine yardım toplulukları” olarak da nitelendirebileceğimiz toplulukları oluşturmayı kolaylaştırır. Bu geniş grup, çoğumuzun kabul etmek isteyeceğinden çok daha yakından birbirini takip ve taklit ederek anonimleşmeye başlar. Ancak anonimlik bir eşitlik getirmez aksine hiyerarşiyi güçlendirir. Sağlıklı grup dinamiklerinden ayrılan temel yan bu olabilir.
Spiritüel gruplarda veya Yogada Tarikat Neye benzer?
Bir tarikat, başka bir boyuta yükselme amacıyla beyaz cübbe giyen bir grup insandan oluşmaz. Ya da filmlerde gördüğünüz gibi gruptaki tüm kadınların tek bir istismarcı erkeğe hizmet ettiği bir komüne de benzemez. Bu tip örnekler nadiren olur. Tarikatlar çoğumuzun sandığından çok daha yaygın ve çok daha az şeytani görünür.
Bu, toksik “kişisel yardım” topluluklarının neye benzediğine ve gerçekte ne kadar yaygın olduklarına bakıp anlamak için bazı örnekler verilebilir:
Tanrılaştırılmış / Kutsallaşmış Öğretmen
Bu, tanrısal statüye ulaşmış bir yoga öğretmeni veya spiritüel liderdir. Bir biçimde aslında kendi kendini guru ilan etmiştir; Bu sözle olmasa bile giyim, davranış, mekanlar, hitap vb hiyerarşiyi alttan alta işleyen herhangi bir şekilde olabilir.
Sınıfları, inzivaları, atölye çalışmaları ve diğer dersleri her zaman doludur. Söyledikleri her şeye bilgelik muamelesi yapılır. Muhtemelen sadece kendi spiritüel uygulamalarına dayalı bir kitap yazmıştır veya bir kitap üzerinde çalışıyordur.
Çoğu zaman öğretmen, harika fikirleri olan ve bunları topluluğuyla paylaşmaktan heyecan duyan, gerçekten bilge ve düşünceli bir kişidir. Sorun, bu kişinin takipçilerinin spiritüel rehberlik konusunda ona bağımlı hale gelmesi ve iddialarını sorgulamaktan vazgeçmesi ve nihayetinde sorgulamayı tamamen reddetmesi durumunda ortaya çıkar.
Peki ortalama bir öğretmen bu “kutsal!” statüye nasıl ulaşır?
Bunun nedeni güç dinamikleridir. Eğer güç dinamiklerinin nasıl çalıştığını anlamıyorsanız, gerçekten de yaygın olan bu tuzağa düşmek kolaydır.
Manipülatif ilişkilere odaklanan klinik psikolog Aisha Shabaaz, bu öğretmenlerin ve guruların genellikle iyi niyetli olabileceğini ancak normalde tüm insanların yaygın arzuları olan, kendi onaylanma, onaylama ve sevgi ihtiyaçlarının öğrencilere bağımlı olmalarına neden olabileceğini anlattır. Aynı zamanda, öğrenciler de benzer bir kabul görme ihtiyacını paylaşırlar. Böylece bilinçsizce öğretmenlerinin ve yogi arkadaşlarının onayını alacağını düşündükleri her şeyi yapmaya başlayabilirler.
Çok geçmeden öğretmen bilinçsizce kendi “ermişliğini” teşvik eder ve öğrenciler de bilinçsizce ibadet edenlerin rolünü üstlenirler. Bu onaylama döngüsü, öğretmen ve öğrencileri arasındaki ilişki, üstte tanrı benzeri öğretmen ve altta itaatkar uygulayıcı hiyerarşisi sıkı bir şekilde temellenene kadar tekrarlanır.
Aydınlanmış Yaşam Koçları ve Spiritüel Liderler
Bu kişiler, sorabileceğiniz her sorunun yanıtını bilen kişidir.
Sonuçta o bir yaşam koçudur; yani kesinlikle tüm hayatınızı düzeltebilir değil mi? Kendi terapistim hayatımı dönüştürmeme yardımcı oldu. Bir bütün olarak yaşam koçlarında da yanlış olan hiçbir şey yoktur, ancak her şeyi çözdüğünü iddia edenler düpedüz tehlikelidir.
Aydınlanmış Yaşam Koçu, Tanrılaştırılmış Öğretmen ile aynı kutucukların çoğunu işaretleyebilir.
Muhtemelen işe iyi niyetle başlamıştırlar, öğrettiklerine tüm kalpleriyle inanmıştır ve bir takipçi kitlesi oluşturarak kariyer yapmıştır. Ancak yaşam koçunda oluşan güç hiyerarşisi biraz farklı bir şekilde ortaya çıkar. Yaşam koçları genellikle birebir çalışır. Sizinle bir ilişki kurar, endişelerinizle yakından ilgilenir ve sorunlarınıza size özel gibi görünen çözümler sunarlar.
Aydınlanmış Yaşam Koçu tuzağı iki yönlüdür; ilk olarak eksiklik duygusunun altını çizerler. İkinci olarak, sizi bu eksikliği çözebilecek tek kişinin kendileri olduğuna inandırırlar.
Shabaaz, “Size hangi yönlerden hatalı olduğunuzu, hangi yönlerden eksik olduğunuzu veya kusurlarınızı ustalıkla işaret etmeye başlarlar… Yeterince iyi olmadığınıza inanmak kolaydır, yeterince iyi değilim zihniyetinden kurtulmak zor olur. Aydınlanmış Yaşam Koçu sizi eksikliğinize odaklanmaya yönlendirdiğinde, kendini -yeterince iyi olmayan- her şeyi ortadan kaldırmanıza yardımcı olacak bir rehber olarak kendilerini sunabilirler.” diyor.
Bu güven duygusunu kendi kusursuz yaşamlarını ortaya koyarak yaratırlar. Hiçbir eksikleri yokmuş gibi görünürler; hatta bazı sırlarını paylaşırlar ki iyice güvenmeye ve teslim olmaya başlayın.
Caresiz hissederken tüm dertlerinize çözüm bulduğunu iddia eden birine güvenmek kolaydır.
Ancak böyle biri, bir uygulamanın size uyup uymadığını asla sormaz. Hiçbir sorunuza “Bilmiyorum” diye yanıt vermez. Kariyerlerini tüm yanıtlara sahip olma görünümü üzerine inşa etmiştir ve hayatta kalmak için danışanın sorgusuz sualsiz itaatine güvenirler.
Her insan farklıdır. Farklı bedenlerimiz, farklı düşünme şekillerimiz, farklı duygusal tepkilerimiz var… Herhangi bir uygulamanın veya tekniğin herkeste işe yaramasını beklemek tamamen saçmalıktır. Ancak yine de kişisel gelişim endüstrisinin üzerine inşa edildiği şey budur.
Sayısız organizasyon, hangi sorunlarla uğraşırsanız uğraşın, yaşamınızı düzelteceğini iddia ettikleri bir dizi yaşam kılavuzu sunarak geçimini sağlar. Yüce ve hoş bir hedef vardır ama gerçekçi değildir. Öncelikle tek bir uygulamanın dünyayı iyileştireceğini varsayamayız.
İyileşme fikri bireye öncelik vermenin somut örneğidir. Çünkü tekliflerini sizin benzersiz koşullarınıza uyacak şekilde ayarlamazlarsa, bu teknikleri vaad eden insanların bireysel büyümeniz ve gelişiminizle ilgilendiklerine nasıl güvenebilirsiniz?
Zamanla oluşum büyümeye başlar ve kapıları açık tutmak için daha fazla takipçi kazanmaya daha fazla enerji harcanır. Çok geçmeden topluluk, her bir üyenin ihtiyaçlarına cevap veremeyecek kadar büyür ve yukarıda bahsedilen uygulamalar, her öğrencinin büyümek için takip etmesi gereken dogmatik bir yapıya dönüşür. Eğer bu dogma işinize yaramıyorsa, bunun nedeni kendinizi yeterince adamamış olmanızdır. Bilgiyi almaya hazır ya da açık değilsinizdir. Kendi kendinizi sabote ediyorsunuzdur.
Her şey “insanların hayatlarını nasıl değiştirebiliriz”den “daha fazla insana ulaşmak istiyoruz”a geçer. Yoga ve spiritüel topluluklara musallat olan bu toksik ilişki tam olarak en ünlü tarikatların da yapısı ile aynıdır.
İnsanları hayatları değiştirme vaadiyle çekerler, ancak yolculuğunuzda size yardımcı olacak değişen tavsiyeler ve teknikler sağlamamazlar; ilkelerini mümkün olduğunca dinleyecek (ve ödeyecek) kadar çok insana yaymak isterler…
Tanıdık geliyor mu? Sayısız lider, topluluk, öğretmen ve öğrenci bu tuzağa düştü. İyi bir fikrin tehlikeli bir dogmaya dönüşmesi şaşırtıcı derecede kolaydır.
Peki nasıl oluyor da bu kadar çok birey bu zehirli topluluklarının yarattığı tuzağa düşüyor?
Bir insan nasıl böyle bir topluluğun içine çekilir?
Biri böyle bir öğretmene nasıl ikna olur?
Bu kesinlikle senin ya da benim başıma gelmez, değil mi?
Bundan o kadar emin olmayın. Bu tür toplulukların içine çekilmek şaşırtıcı derecede kolaydır.
Psikolog Aisha Shabazz, her şeyin güvenlik, güven ve ait olma ile ilgili olduğunu açıklıyor. “Bilirsiniz, herkes kendini güvende hissetmek ister, herkes güvenmek ister, herkes ait olmak ister. Gösterişli mekanlar, profesyonel hatta kurumsal organizasyondan kıyafet seçimine kadar güven ve istikrar oluşturmak icin kullanılan çok şey vardır.”
İstismar Piramidi
Bu grupların üyelerinden nasıl yararlandığını anlamak için İstismar Piramidine bakmamız gerekiyor. En üstte “Diktatör”ü bulacaksınız (sert bir dil biliyorum ama benimle kalın). Bu sadece bir sürü para kazanma niyetinde olan bir salak olabilir ya da iyi kalpli görünen ama gücü istismar için kullanan Pattabhi Jois, Bikram vb gibi öğretmenler olabilir. Kim olursa olsun, sorumlu olan kişi Diktatördür. Onların altında Failler vardır. Failler toplumu kontrol altında tutan ve diktatörün misyonunu kolaylaştırırlar.
Uygulayıcı olanlar:
Diktatörü eleştirmenlerden koruyanlar. Bunlar genellikle toksik “kendi kendine yardım” topluluklarına yönelik eğitim ve konferanslarda asistan ve gönüllüleridir.
Örneğin Y. Sagi, bir zamanlar katıldığı Kabala Merkezi toplantılarındaki öğretmenlerden şöyle bahsediyor: “Liderin neden belirli bir şekilde davrandığına dair kafanızda her zaman bu rasyonelleştirme var; çünkü asistan öğretmenlerden öğrendiğimiz her şey davranışlarını her zaman haklı çıkarıyorlar.”
Övgü verenler:
Kendi kaynaklarını kullanarak Diktatöre güveni teşvik edenler. Bu kişiler özellikle tehlikelidir çünkü sizi organizasyona güvenebileceğinize, öğretmenler arasında güvende hissedebileceğinize ve topluluğa ait olabileceğinize inandırırlar. Örneğin Bikram öğrencilerine karşı taciz edici ve tehlikeli davranışlarda bulunduğu ortaya çıktığında bile tonlarca kişi sonsuz övgülerle onu desteklemek için ortaya çıktı.
Bir guru, kişisel gelişim yolunda harika bir rehber olabilir. Ancak öğrenme sürecimizi kolaylaştırmak için onlara tamamen güvenmeye başlarsak ve söyledikleri her şeyin gerçek olduğunu varsayarsak, o zaman kendi özgünlüğümüzü kaybederiz; Kendi içsel bilişimizle bağlantımızı koparırız. Daha büyük resmi görmenize yardım etme konusunda vaat verirler ama aslında öğretilerinin derinliği yoktur; öğreti sizinle ilgili değildir. Kişisel deneyimlerine odaklanırlar ve daha sonra bunu, takip eden her öğrenciye uygulamaya çalışırlar.
Sorun şu ki, takip etmek daha kolaydır; ve genelde bu konularda birisinin bize ne yapacağımızı söylemesini isteriz. Zor olan şey, bilgiyi kontrol etmek, sürekli olarak sizin için neyin doğru olduğunu görmek ve kendi yolunuzu çizmektir. Bu gerçekten en özgürleştirici yol olabilir…
Sizi kendi yolunuzu çizmeye teşvik eden, tartışmayı, sorgulamayı ve keşfetmeyi destekleyen öğretmenleri bulun. Hepsinden önemlisi, kendi deneyimlerini paylaşmak kadar sizin deneyiminizi öğrenmekle de ilgilenen ve sizi gerçekten eşiti olarak gören öğretmenleri arayın.
Çünkü kabul edelim ki diğerlerinin tarikat liderinden pek de farkı yok.
Ece Türkmut Dere tarafından Sarah Dittmore’un yazısından Türkceleştirilmiş ve derlenmiştir.
*5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserlerini Koruma Kanunu Konusunda Yasal Uyarı: Site içerisinde yer alan orijinal yazılar, derlemeler ve çeviriler Ece Türkmut Dere’ye aittir. Izin almadan ve kaynak göstermeden kopyalanamaz, alıntı yapılamaz.